Türkçe




DAVRANIŞ PROBLEMİ

 
İzlenme 8048


Uyum,bireyin sahip olduğu özelliklerinin kendi benliğiyle içinde bulunduğu çevre arasında dengeli bir ilişki kurabilmesi ve bu ilişkiyi sürdürebilmesi şeklinde tanımlanabilir.

 

Gelişim evrelerinin getirdiği doğal zorluklara yakın çevrenin olumsuz etkileri katıldığında,çocukta bunlara tepki olarak çoğunlukla duygusal düzeyde bozukluklar görülebilir. Bu olumsuz tepkilere “uyum ve davranış bozuklukları” denir. Bu ana başlık altında,parmak emme,tırnak yeme,alt ıslatma gibi alışkanlık bozukluklarından,suçluluk olarak tanımladığımız anti-sosyal davranışa kadar uzanan uyum güçlükleri toplanabilir. Alışkanlık bozuklukları,çoğu fizyolojik düzeyde sayılabilecek uyum güçlüklerinin süregelmesi ve olumsuz birer alışkanlık halinde yerleşmesi şeklinde tanımlanabilir.

 

ALT ISLATMA:

Genellikle çocuklar mesane kontrolü gerçekleşinceye kadar, yani ortalama olarak 2-3 yaşlarına kadar geceleri altlarını ıslatırlar. Gündüz kontrol 2 yaş dolaylarında,gece kontrol ise 3,5-4,5 yaşları arasında kazanılır. Çocukların hemen hepsinin idrar ve dışkı kontrolünü kazandıkları 4 yaşından sonra hala alt ıslatmanın devam etmesi enuresis adını alır

 

Enuresis,hem sık rastlanması,hem de çocuk ve ana baba için zor bir durum olması açısından tüm davranış bozuklukları içinde en önemlisidir. Ortalama 4-5 yaş çocuklarının tümünün % 15 kadarı altını ıslatır,yani enuretiktir. Çocuklardaki altını ıslatmaların % 80 i gece (enuresis nocturna) % 5 i gündüz (enuresis diurna) görülmektedir. Bu oran okul çağında bir miktar azalmakla birlikte çocukluğun ortalarına,hatta ergenliğe kadar devam ettiği görülür. Her yaş için enuresis erkeklerde kızlara oranla 2 kat daha fazladır.

 

Tedavi:

Alt ıslatma sorunu karşısında özellikle ilk çocukluk döneminde tedaviden kaçınılmalıdır. Okul çağındaki çocukları hala alt ıslatması durumunda,anne babalar,çocuğun organik rahatsızlığı ya da duygusal sorunu olduğundan endişe ederek gerekli önlemleri almalıdırlar. Bu sorun,önlem alınmadığı takdirde sadece anne-baba-çocuk arasındaki ilişkiyi bozmakla kalmaz,çocuğun arkadaş ilişkilerini de olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle genellikle enuretik çocukların arkadaşlarına oranla daha çok duygusal sorunları vardır.

 

Alt ıslatma sorunu zamanla idrar kesesindeki olgunluğun gerçekleşmesi, tuvalet kontrolünün artması ya da ruhsal zorlanmanın ortadan kalkması sonucu kendiliğinden kaybolur. Alt ıslatmanın ilkokul yıllarında hala süregelmesi halinde,önce sorunun kaynağını saptamak amacıyla bu duruma yol açabilecek çeşitli etkenler araştırmalı,varsa ortadan kaldırmak üzere yerine göre organik ya da psikolojik tedavi yoluna gidilmelidir.

 

Bu amaçla enuresis’in tedavisinde organik nedenlerin araştırılması,uyku ağırlığının giderilmesi,ruhsal çatışmanın önlenmesi gereklidir.

 

DIŞKI KAÇIRMA:

Organik bir neden sözkonusu olmaksızın çocuğun 3-4 yaşından itibaren dışkısını kontrol edemeyerek altını kirletmesine enkopresis denir. Enuresis’e oranla daha az rastlanan bu bozukluk genellikle uygun olmayan tuvalet eğitimi, aile içi çatışmalar,annenin aşırı titizliği gibi nedenlerden kaynaklanabilir.

 

Tedavi:

Genellikle enkopresis tedavisinde 3 esas kuramsal yaklaşım tıbbi,psikanalitik ve davranışsal tedavilerden biri uygulanır. Tıbbi müdahale, uygun bir rejim ile birlikte dışkının kontrolü için lavman,laksatif ve fitil kullanarak,feces ile doğrudan fiziksel kontrolü sağlanmaya çalışılır.

 

Enkopresis,psikanalitik görüşe göre,iç çatışmaların bir belirtisi olarak değerlendirilir. Tedavi doğrudan ve dolaylı olmak üzere iki grupta ele alınabilir. Doğrudan tedavi;oyun terapisi,psikoterapi ya da grup terapisi yoluyla varılan tanı doğrultusunda sürdürülen tedavidir. Dolaylı tedavi ise;aile terapisi, öğretmenle görüşme gibi çevre şartlarını iyileştirmeyi amaçlayan tedavi türüdür.

 

PARMAK EMME:

Parmak emme,normal çocuklarda herhangi bir psiko-patolojik etken olmaksızın 3-4 yaşlarına kadar bir olgudur. Bebeklerin çoğu baş parmaklarını ya da diğer parmaklarını emerler. Zararsız bir davranış olan parmak emmeye hemen bebeklerin tümünde rastlanmasının en önde gelen nedeni yeni doğan bebeklerin parmak emmeyi daha anne rahminde öğrenmiş bulunmaları ve doğuştan sahip oldukları en güçlü reflekslerden birinin emme refleksi olmasıdır.

 

Alt ıslatmalarda olduğu gibi,sürekli parmak emme alışkanlığı da psikolojik sorun ve gerginliklerin bir sonucu olarak gelişebilir. Parmak emme alışkanlığı karşısında anne ve babanın yapacağı en sağlıklı yaklaşım,olayı telaşa kapılmadan sabırla karşılamak ve sürekli ilgilenmekten kaçınarak,çocuğa bu alışkanlığın bebekçe bir davranış olduğunu,başkalarının gözüne hoş görünmeyeceğini basit bir dille anlatmaktır. Aile içinde sürekli aynı alışkanlığı konu edinerek dikkatleri çocuk üzerine çekmek,bu nedenle telaşa ve gerginliğe girmek ve çözüm amacıyla çocuğu sürekli eleştirmek yanlış anne ve baba davranışları arasında sayılır.

 

Alt ıslatmayla benzerliği nedeniyle parmak emme de yaşla azalır. Bu konuda da yine özellikle ilk çocukluk döneminde tedaviden kaçınılmalıdır. Okul öncesi dönemindeki parmak emme ya da alt ıslatma durumunda gereksiz telaş yerine olayın temelinde anne-babanın da etkisi bulunduğu düşünülerek uzmanlarca sabırlı ve sürekli bazı eğitimsel önlemler uygulanmalıdır

 

TIRNAK YEME:

Tırnak yeme alışkanlığına 3-4 yaşlarından önce sıklıkla rastlanmaz. Ancak ender olarak 15 aylık gibi erken bir dönemde de görülebilir.

 

Tırnak yeme bir güvensizlik belirtisi olarak kabul edilir. Aile içinde aşırı baskılı ve otoriter bir eğitimin uygulanması,çocuğun sürekli azarlanarak eleştirilmesi,kıskançlık,yetersiz ilgi ve sevgiyle sıkıntı v gerginlik tırnak yemeye neden olan başlıca etkenler olarak sayılabilir. Çocukların hemen yarısında görülen bu alışkanlığın kazanılmasında aile içinde tırnak yiyen bir modelin çocuk tarafından taklit edilmesi de bir etken olabilir.

 

Tedavi:

En etkili tedavi yöntemi,3-4 yaşlarına kadar bu alışkanlığın anne ve baba tarafından görmezden gelinmesidir. Çocuğun bu alışkanlığı kazanmasına neden olan etkenler saptanarak konuya çözüm getirilebilir. Ancak çocuğun kendisini güvensiz hissetmesi halinde bu alışkanlığa yeniden başladığı görülür. Çocuğun gururunu okşayarak tırnak yemenin onu nedenli çirkin yapabileceği telaşsız bir biçimde anlatılmalıdır. Özellikle kız çocukları için manikür malzemesi alınarak, tırnaklarının manikürlü ve yenmiş biçimleri onlara gösterilmelidir.

ÇOCUKTA TİKLER:

Tik istemli (iradi) çalışan çizgili beden kaslarında istem dışı ortaya çıkan aralıklı kasılmalardır. En sık yüz ve boyun kaslarında olur. Göz kırpma,dudak kenarlarının çekilmesi,boyun oynatma,boyun bükme,başı sallama,omuz oynatma biçiminde görülür.

 

Tikler genellikle iç gerilimlerin ve ya çatışmaların öncüleri ya da açık belirtileridir. Bazen çocuk her boynunu silkişte,kaşlarını,gözlerini oynatışta iç yaşamındaki bir gerilimden kurtulma çabası içinde olduğunu açıklayabilir.

 

Çocukta tik görüldüğünde,bir pedagog ya da çocuk ruh hekimine başvurmak gerekir. Tike neden olabilecek organik etkenler dikkatle ele alınması, varsa bu tür bozuklukların tedavisi yoluna gidilmelidir. Tiki oluşturan nedenler ruhsal kökenli olduğu taktirde,çocuklara oyun terapisi,psikoterapi yoluyla, ergenlere grup terapisi,psikodrama ya da psikoterapi yoluyla gerekli psikolojik tedavi uygulamalıdır.

 

Anne ve baba çocuğa güven vermeli,tiki üzerinde durmamalı ve bu nedenle gerginleşmemelidirler. Çocuk,davranışları nedeniyle cezalandırılmamalı ve küçük görülmemelidir.

 

YALAN SÖYLEME:

Yalan Söylemek bir hatayı gizlemek amacıyla gerçeğe uygun olmayan bir girişimde bulunmaktır. Bu girişim sözle olabildiği gibi,jest,yazı ve susmayla da olabilir. Sosyal bir davranış olan yalanın amacı,başkalarını yanıltmaktır.

 

Yaşamın ilk 5 yılında çocuğun yalan söylemesi konusunda endişe etmeye gerek yoktur. Gerçeğe sadık kalma çocukta giderek gelişen bir olgudur. Çocuğun gerçeğe sadık kalması konusunda ısrar etmek ve çocuğa yalan söylediğini kanıtlama girişiminde bulunmak yanlıştır. Çocuk açıkça anlaşılan bir yalan söylediği zaman endişeyle karşılanmamalıdır. Ancak çocuk 4 yaşına geldiğinde, yalan salt övünmekten öte bir amaçla söylenmişse,düş gücü ürünü ya da bir şaka değilse,o zaman annenin çocuğa,eğer doğruyu söylemezse ona ne zaman inanacağını bilemeyeceğini söylemesi yeterlidir. Sert cezalar suçlanmadan kaçmak için çocuğun yalan söylemesine yol açar.

 

Yalancılık olayı çevresel ilişkilerle birlikte ele alınmalıdır. Önce çocukta yalancılığın gelişmesini kolaylaştıran nedenlerin bulunması gereklidir. Sonra da aile çevresiyle işbirliği yapılıp,çocuğa doğruluğun yararları,getireceği haz ve avantajlar elle tutulur biçimde öğretilmelidir.

 

ÇALMA-HIRSIZLIK:

Çocuklarda çalmaların büyük bir bölümü,aile çevresinin çocuğa mülkiyet ve mülkiyetle ilgili haklara saygı göstermesi konusunda gerekli kavram ve alışkanlıkları aşılamakta başarı gösterememesinden ileri gelir,çocukta doğuştan mülkiyet kavramı yoktur çevresinde gördüğü,hoşuna giden ya da gereksinme duyduğu eşyayı çocuk kendine mal etmeye ya da düşünmeden kullanmaya girişir. Mülkiyetin anlamı çocuğun gelişimine uygun olarak ailece kendisine aşılanmalıdır.

 

Çalma olayı çocukta 5 yaşına kadar bir sorun oluşturmaz. Her çocuk nesnelere sahip olmanı n anlamını ve başkalarına ait olan şeyleri alamayacağını öğrenmelidir. Bunu öğretmenin en iyi yolu,çocuğun kendisine ait eşyaları olmasını sağlamak ve yeterince büyüyünce kendisine harçlık vermektir. Çocuğun ayrı odası ve çekmeceleri olması da tercih edilecek bir durumdur.

 

Tedavi yönteminde ana ilke benliği güçlendirmeye,benliği zayıflatan içi çatışmaları açığa çıkarmaya dayanır. Böylelikle anti-sosyal davranış,yerini toplumca kabul edilmiş uyumlu davranış biçimlerine bırakır.